2015 TÜRKİYE



Türkiye son zamanlarda ekonomik istikrarsızlıkla mücadele ediyor. Bu istikrarsızlığın bir çok nedeni var. Siyasi gündem , sınırlardaki kaos , ülke içindeki terör olayları , arka arkaya gelen seçimler , dünya ekonomisinde yaşanan durumlar. Türkiye bu süreçlerin hiç birini iyi yönetemedi ve ekonomik olarak hızla durgunluk dönemine girdi. Bugün ki yazımda 2015 yılı başından beri Türkiye'nin ekonomik olarak neler yaşadığını anlatmaya çalışacağım. 

Türkiye 2015 yılına girdiğinden beri ekonomik olarak çok zor günler geçiriyor. Dolar ve Euro çok hızlı bir şekilde değer kazanıyor , yabancı yatırımcı çekiliyor , üretim durma seviyesine ilerliyor , dış ticaretimiz geriliyor , şirketlerimiz önlerini göremiyor gibi daha saymadığım bir sürü benzer nedenle ülke bir kısır döngünün içine girmiş durumda. Siyasi seçimlerin etkisi ile 2015 yılının başından beri reform adımları atılmadı. Dünya ekonomisindeki dalgalanmalara karşı hiçbir önlem alınmadı. Buda bizi kırılgan yapının en üst seviyesine çıkardı. Önümüzdeki günlerde yaşanacak belli başlı ekonomik olayların biz çok büyük cezasını çekmeye mahkumuz. 

Fed uzun zamandır faiz artıracağını söyleyip duruyor. Gelişmekte olan ülkeler buna karşı önlem almaya çalışıyor. Hindistan merkez bankası dolar rezervlerini rekor seviyeye çıkardı ve halada artırıyor. Ama Türkiye'de sırf inşaat sektörü sekteye uğramaması için TCMB faiz indirme baskısı uygulanıyor. 2002 yılından sonra ekonominin inşaat sektörüne bağlanmış olması ve ekonominin itici gücü olarak kullanılması , sanayi sektörüne yatırımların yapılmaması ve ithalata dayalı bir ekonomi yaratılması şu anda zararlarını gösteriyor. 

2015 yılının başından beri ekonomik göstergelerin neler yaşadığını inceleyelim.


DOLAR



  Dolar / TL yılbaşından bu yana %23,25 değer kaybetmiş durumda. Yılbaşından 2,32TL olan dolar kuru şuan da tekrar rekor kırarak 2,87TL olmuş durumda. 
Dolar kurunun artmasının aslında bize bir bedeli oluyor. 
Türkiye ithalata bağlı ihracat yapan bir ülke. Bu şu demek. Türkiye bir mal üretmek için ilk ara malı ithalatı yapıyor sonra o malı üretip ihracat yapıyor. Örneğin ; bir makine üretmek için o makinenin parçalarını yurt dışından alıyor. Daha sonra makineyi tamamlayıp yurt dışına satıyor. Dolar kuru yükselince ithal ettiğimiz makine parçası pahalılaşıyor. Makineyi üretmek daha pahalı hale geliyor. Bu durumda hem enflasyonumuz artış gösteriyor hemde rekabet gücümüzü kaybediyoruz. Çin gibi ülkelerde dolar kurunun yükselmesi ihracatı artırırken Türkiye gibi ülkelerde ihracatı düşürüyor. Son günlerde dolar kurunun yükselmesi ihracatı artırır diye bir yalan dolaşıyor. Ya bu yalanı söyleyenlerin Türkiye'de üretilen sanayi ürünlerinin nasıl üretildiğinden haberi yok ya da başka bir çıkar var. 

PETROL


Petrol üretiminin aşırı artması ve arzın talebi geçmesinden sonra hızla değer kaybetmeye başladı. OPEC'e üye ülkeler ABD ile petrol yarışına girdiler. OPEC dünya petrolündeki liderliğini kaptırmamak için arzı rekor seviyelere çıkarmaya başladı. Petrol fiyatlarının düşmesine rağmen arzın artmaya devam etmesi ve en çok petrol talep eden Çin'in ekonomik büyümesinde meydana gelen yavaşlama petrol fiyatlarının 50 doların altına düşmesine neden oldu. 
Petrol fiyatları 1 sene gibi bir sürede %52,17 değer kaybı yaşadı. İlk başta petrol fiyatlarındaki bu düşüş bizim enflasyonumuzu düşüreceği için sevinmiştik. Hatta TCMB yakın zamanda enflasyondaki düşüş çerçevesinde faizleri düşürebileceğini söylemişti. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. O dönemde Fed'in faizleri 2015 senesi içinde kesin arttıracağını açıklaması ve Cumhurbaşkanının merkez bankası başkanını durduk yere hain ilan etmesi ile birlikte dolar kurunda bir sıçrama meydana geldi. Ve o günden sonra siyasi gerginliğin daha da artması ve Fed'in mart ayında sabırlı ifadesini kaldırması ile birlikte dolar kuru sürekli yükselme trendine girdi. Enflasyon petrol fiyatlarının gerilemesi ile birlikte düşecekti ama dolar kurunun TL karşısında aşırı değerlenmesi ile birlikte daha da yükseldi ve %10 seviyelerinin üstüne çıktı.


EURO



Euro için 2015 zorlu başlamıştı. 2008 küresel krizin etkileri sürüyordu. Avrupa ekonomisi ve bir çok AB ülkesi ekonomik anlamda sallanıyordu. Enflasyon sıfıra yakındı ve büyüme sıkıntısı vardı. Başta Almanya olmak üzere bir kaç tane ülke bütün Avrupa'nın yükünü sırtlanmaya çalışıyor ve diğer ülkeleri krizden çıkarmaya çalışıyordu. 
Euro yılbaşından sonra Avrupa ekonomisinin kötü gidişatından ve AMB'ın parasal genişleme politikası izleyeceğini açıklamasından sonra 2,60TL seviyelerine kadar geriledi. Ama sonradan Türkiye'deki yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı euro da yukarı yönlü bir hareket gerçekleşti. 
Eskiden dolar kuru 2 TL , euro kuru 3 TL seviyelerindeyken ihracatımız hızla artıyordu. Çünkü Türkiye en çok ihracat yaptığı pazarların başında Avrupa geliyor. Euro kurunun yüksek olması ihracatımızı artırıyordu. Ama sonradan dolar kurunun yükselmeye başlaması , Avrupa ekonomisinin kötüye gitmeye başlaması ihracatımıza balta vurdu. 
Euro kuru normal şartlarda düşmesi gerekmektedir. Çünkü AMB parasal genişleme politikası izliyor. Yani euro bollaşıyor. Ama Türkiye'deki siyasi olaylar , sınırdaki savaş ve terör olayları yüzünden euro kuru hala artış gösteriyor.

TÜKETİCİ GÜVEN ENDEKSİ


Tüketici güven endeksi tüketicilerin mali durumları ve genel ekonomiye ilişkin mevcut durum değerlendirmeleri ve gelecek dönem beklentileri ile yakın gelecek dönem beklentileri ile yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerini ölçmeye amaçlayan bir göstergedir.
Endeks 0 - 200 arasında bir değer alır. Endeks 100'den büyük ise tüketici güveninde iyimser durum , 100'den küçük ise tüketici güveninde kötümser durum olduğunu gösterir. 

Türkiye'de tüketici güven endeksi çoğunlukla 100'den küçük olmuştur. 100'e yaklaştıkça tüketiciler tüketim yapmaya daha yatkın , uzaklaştıkça tüketim yapmamaya tasarruf etmeye başladıklarını anlıyoruz. Türkiye ekonomisi tüketime dayalı bir büyüme modeli izlediği için tüketicilerin durumları çok önemli. Tüketiciler tasarrufları azaltıp tüketim yapmaya başladıklarında ekonomik olarak büyüme başlıyor , tam tersi olunca da büyüme yavaşlıyor. Bundan dolayı cari açıkla büyüme Türkiye'de şu anda yapılan bir şey. Et fiyatlarında veya patates fiyatlarında yükselme olduğu anda hemen ithalat yaparak durumu kısa dönemli çözmeye çalışıyoruz. Amaç tüketici güveninde bir sarsıntı olmasın tüketime devam edilsin ve büyüme durmasın. 
2015 yılının başından beri ekonomik olarak yaşanan dalgalanmalar tüketici güveninde düşüş meydana geldi. En son temmuz verisine göre tüketici güven endeksi 64,7 puana kadar geriledi. Yani tüketici ekonomide bir sıkıntı olduğunu düşünüyor ve geleceğini net göremiyor. Bu yüzden tasarruflarını arttırıyor ve tüketimini azaltıyor. Genelde tasarruflarını şu anda döviz ile yabancı tahvillere kaydırıyor. Tüketicilerin uzun süre tüketime yanaşmaması tüketime dayalı büyüme modelimizi çökertir. İnşaat sektörü sekteye uğrar , ithalat hızla düşer , hizmet sektöründe yavaşlama meydana gelir. Buda yıllardır uyguladığımız büyüme modelinin sonu olur. 

GSYH



GSYH büyümenin olup olmadığını gösteren bir göstergedir. Ekonomi büyüyor mu ? Büyüyorsa ne kadar büyüyor ? Ekonomide bir yavaşlama var mı? İşte bunların hepsinin cevabı GSYH verilerine bakarak anlaşılıyor.  Dikkate alınması gereken önemli bir unsur GSYH üretim tarafından ne kadar büyümüş ona bakılmalıdır. Yani fiyat artışından kaynaklanan büyüme değil , üretim yönünden kaynaklanan büyüme ne kadardır. Çünkü gerçek refah artışı üretim yönünden büyüme var ise gerçekleşir. Fiyatlar yönünden büyüme refah artırmaz. 

Türkiye reel olarak 2014 1.Ç den beri eskisi gibi büyüyemiyor. 2002 yılından sonra yakaladığı ve 2008 krizinden sonra tekrarladığı büyüme oranları artık yok. Bunun başlıca sebeplerinden biri Fed'in parasal genişlemeye son verdiğini açıklaması oldu. 

Türkiye dünyadaki bol parayı ülkeye çekmiş ve bu bol para ile tüketimi artırmıştı. Krediler veriliyor , teşvikler veriliyor ekonomik refah artıyordu. İnşaat sektörü hem daha hızlı gelişiyordu hemde büyüme oranlarını sanayiye göre daha çok artırıyordu. İnsanlarda uzun vadeli ucuz kredilerle sürekli ev alıyordu. Ama şunu unutmamak gerekir sanayi üretimi büyümeyi daha yavaş ilerletir ama kalıcı bir ilerleme olur. Sanayi sektörü teknoloji , makine vb. bir çok şeyi ürettiği için geleceğe yatırım olur. İnşaat sektörü saman alevi gibidir. Çok hızlı yükselir , bir çok sanayiye ihtiyaç duyduğu için büyümede hızlı olur. Ama bir yerden sonra talep azalır. Ev yatırımı akıllı telefon gibi değildir. Senede bir değişmediği , uzun süreli bir yatırım olduğu için bir yerden sonra yavaşlama başlar. 
Türkiye'de de durum şu anda böyle işliyor. Ekonomi dünyadaki bol paranın azalacağı yönünde beklenti oluşması ve Türkiye'deki güvensiz ortam yatırımcının çekilmesine neden olmaya başladı. Buda artık eskisi kadar rahat kredi bulunamayacağına bir işaretti. Sonuçta Türkiye'de tasarruf oranları da çok düşüktü. Tasarruflar düşük olduğu için kredi bulmak daha da zor hale geliyordu. İşte şimdi devlet tasarruf oranlarını arttırmak için bazı teşvikler vermeye başladı (Bireysel emekliliğe %25 devlet desteği gibi). Ama erken seçim kararının alınması Türkiye'nin 2015 3. ve 4. çeyreklerininde düşük kalmasına işaret olacak. Kısa zamanda hızla ekonomik reform yapamazsak 2002 yılından sonra attığımız bütün ekonomik adımları çöpe atmış olacağız. 


DIŞ TİCARET


    

Dış ticaretimizden yukarıda da değindik. İhracatımız , ithalatımıza bağlı gelişiyor. Bir makine yapabilmek için makinenin bazı parçalarını ilk ithal ediyoruz. Daha sonra makineyi ihracat ediyoruz. Normalde kur yükseldiğinde yükselmesi gereken ihracat tam tersi yol izliyor ve azalıyor. Bunun sebebi ithalata bağlı bir üretim yapımızın olmasından kaynaklanıyor. Son dönemde dövizde meydana gelen hızlı artış bunu doğruluyor. Grafikte de görüldüğü gibi 2012 yılından sonra ilk başta Avrupa'da krizin etkilerinin hızla yayılması ve daha sonra döviz kurlarının yükselmeye başlaması ihracatımızı da , ithalatımızı da hızla aşağı doğru çekti. 
2015 yılının başından beri ihracatımız ve ithalatımız hızla küçülüyor. Rekabet gücü çok düşük olan şirketlerimizin artık dış pazarlarda kolay kolay talep görememesi başladı. 
Çin'in kur savaşlarını tekrar başlatması bizim açımızdan tamamen bir sorun olamaya başlayacak. Ülke içinde talep azaldığı dönemde birde yurt dışında talebin azalması sanayimizi kötü etkileyeceğe benziyor. 

YATIRIMLAR


Türkiye'de 2002 yılından sonra küresel krize kadar yatırımları hızla arttı. Türkiye bu yatırımlarının gelmesi ile rahat bir nefes aldı. İstihdam arttı , büyüme arttı. Ama Türkiye bu gelen yatırımları kendi lehine döndüremedi.  Ve gün geldi o yatırımlar yavaş yavaş çekilmeye başladı ve ortaya yine sıkıntılı günlerin başladığını gösteren veriler çıktı.
2015 yılının başından beri ise yatırımlar çok daha hızlı çekilmeye başladı.

İŞSİZLİK




Türkiye'de işsizlik yıllardır %10 altına pek düşmüyor. Yani ekonomide doğal işsizlik olarak bilinen rakam Türkiye'de %10 oldu gibi bir yargı var. 
Kırmızı çemberli yere dikkat ederseniz 2012 yılından beri düzgün bir biçimde işsizlikte artış var. Bu artış ekonomik yavaşlama ile birlikte dahada artacağa benziyor. 
Türkiye'den her yıl ortalama 1 milyon 300 bin kişi üniversitelerden mezun oluyor. Buna karşılık istihdam çok az artış gösteriyor. Ekonominin yavaşlaması işsizliği artırıyor. Böyle bir ortamda bu kadar gencin iş bulması imkansıza yakın bir hal alıyor. 
Son mayıs verilerine göre mevsimsellikten arındırılmış işsizlik %10,2 yükselirken, genç işsizlik % 18,8 çıkmış durumda. 

BİST 100



2015 yılından beri bist 100 endeksi %10'un üstünde değer kaybetmiş. Dünyadaki risk iştahının azalması ve ekonomik risklerden dolayı insanlar bist 100'den çekiliyor ve dolar kuruna , sterlin kuruna yöneliyor. İngiltere merkez bankası kısa zaman içinde faiz arttırımına başlayacağını açıklaması sterline olan talebi attırdı. 
Şu anda yatırımcılar dolar ve sterlin gibi dövizlere yöneldikleri için bist 100 endeksindeki düşüş daha devam edeceğe benziyor. 
Fed yarın tutanaklar açıklanacak eğer Fed şahin olursa ve önümüzdeki günlerde siyasi belirsizlik artar terör olayları daha da tırmanırsa Bist 100   70 bin seviyesine kadar gerilemesi muhtemel. 



Bir çok büyüme modeli mevcuttur. Solow , Horrod- Domar gibi bir çok büyüme modeli mevcuttur. Bunların hepsi ayrı bir tezden büyümeyi inceler ama hepsinin ortak bir noktası vardır. Büyüme için üretmek gerekir. Ama katma değeri yüksek mal üretmek.. Ara malı büyümesi ve yüksek teknoloji üretmek. Şu anki dünyada teknolojiyi üretimde etkin kullanan ve teknolojik olarak ilerlemeye önem veren ülkeler kazanıyor. Tarım da olsa sanayi ürünüde olsa teknolojiden yararlanmak , verimliliği artırmak gerekir. Bunun yapan ülkeler ekonomik olarak ilerler. Bu ilerleme geçici değil kalıcı ilerleme olur. Bizimde kısa zamanda yapısal reformları yapıp buna yönelmemiz gerekir. 

Comments

  1. Gerçekten de ülkemizin 2015 takvimini kısa,net ve çarpıcı cümlelerle çok da güzel açıklamışsınız. Bu yazıyı 7'den 70'e herkesin okuması gerek. Kaleminize sağlık...

    ReplyDelete

Post a Comment