Ekonomik krizler toplumun ve uzmanların her şeyin iyi olduğunu düşündüğü zamanlar ortaya çıkan bir durumdur. Uzmanların bunu görememesinin bir çok sebebi vardır. Bunlardan bir tanesi ekonomik balonlardır. Ekonomik balonlar hisse senedi piyasasında , tahvil piyasasında , bankacılık piyasasında veya tüketicilerin ve şirketlerin tasarruflarını yöneltiği başka bir piyasada ortaya çıkabilir.
Ekonomik krizler makro açıdan ülke ekonomisini , mikro açıdan şirket ekonomisini zor duruma sokabilir. Üretimde hızlı bir daralma , fiyatlarda ani bir düşme , iflaslar , işsizlikte ani bir artış , ücretlerde gerileme vb. sonuçlar ortaya çıkar. Ekonomik krizlerden çıkmak için bir çok görüş mevcuttur. Bunların zamanına ve ekonomik duruma göre ortaya çıkma şekilleri farklıdır. 1929 büyük buhranı sırasında klasik ekonomik görüş hakimdi. Klasikler piyasaya devlet müdahalesine karşılardı. Onlara göre piyasa kendi kendine tam istihdam durumuna gelecekti. Ama durum böyle olmadı. Ekonomi tam istihdam seviyesine gelmiyordu. Kriz içinden çıkılmaz bir hal almıştı. John Maynard Keynes devlet müdahalesinin gerekli olduğunu , piyasaya para ve maliye politikaları uygulayarak krizden çıkılacağını savunmuştur. Bundan sonraki süreçte devlet müdahalesi ile ekonomi toparlanma sürecine girmiştir.
Örnekte belirttiğim gibi zamana ve ekonomik duruma göre krizlere müdahale şekli değişiklik gösterir. Ama krizlerde değişmeyen bir olgu vardır. Oda şudur , kriz dönemlerinde en çok zararı tüketiciler alır.
Grafikte 1929 yılından sonra tüketici harcamalarında hızla bir düşüş görülüyor. 1929 yılından ABD'de krizin başlaması ile birlikte tüketimdeki azalma krizi dahada derinleştirdi ve bunun sonucunda ABD ekonomisi buhrana sürüklendi. 2.dünya savaşınında etkisi ile tüketici harcamaları 1948 yılına kadar artış gösteremedi.
Ekonomik yapının en büyük yapı taşını tüketiciler oluşturur. ABD GSYH %70'ini tüketiciler meydana getirir. Tüketicilerin harcama yapmadığı bir ekonominin gelişip ilerleme imkanı yoktur. Bunun için işsizlik oranı , tarım dışı istihdam oranı , tüketici güven endeksi gibi ekonomik göstergeler çok önemlidir.
İstihdamın azalması , işsizliğin artması tüketimin azalacağı anlamına gelir. Tüketimin azalması kısa zamanda üretimin azalmasına neden olur. Üretimin azaldığı bir ekonomide büyüme yavaşlar.
Mesela piyasalar bugün heyecanla ABD tarım dışı istihdamın açıklanmasını bekliyordu. Bu verinin bu kadar önemli olmasının nedeni , iş bulan insanların kazandıkları para ile tüketim yapacak olmaları. Onların tüketim yapması ekonominin büyümesi demektir. Yani ekonomik olarak her şeyin yolunda gittiğinin bir göstergesidir.
KRİZ DÖNEMLERİ
Ekonomik kriz dönemlerinde geleceğin belirsizliğinden dolayı tüketiciler nakit kalmayı , yani daha az harcamayı ve gelecekti daha kötü günler için nakit ve benzeri varlıklara girmeyi tercih ederler. Yani ekonomik kriz dönemlerinde tüketiciler harcama eğilimlerini azaltırken tasarruf eğilimlerini artırırlar.
Tüketiciler gerekli olarak görmedikleri malların alımını erteleyerek sadece temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar tüketim yaparlar.
Tüketici krizde ve kriz sonrasında bir süre lüks tüketimden uzak dururlar. Örneğin ; Asya krizinde Güney Kore Malboro sigarasının yerine yerli markaları teşvik etmiştir. Krizden sonra bile Güney Kore halkı uzun süre lüks sigara markalarının mallarına talep oranını düşük seviyede tutmuştur.
Tüketici güven endeksi tüketicilerin yönlerini gösterir. Tüketiciler alış-veriş yapmak için piyasalarda güvenli ortam görüyorlar mı? Yoksa güvensiz bir ortam olduğu için alış-verişlerini erteliyorlar mı? İşte tüketici güven endeksi bu durumu ölçer. Eğer tüketicilerin güveninde bir düşüş var ise tüketiciler ekonomik gidişatta bir problem olduğunu düşünüyor ve bu yüzden tüketim harcamalarında bir kısmaya yöneliyor. Tüketimin azalması tasarruf oranlarının artması anlamına gelir. Yukarıdaki grafiklere bakınca bunu çok net görürüz. 2013 yılından beri tüketici güven endeksinde aşağı yönlü bir hareket var , buna karşılık tasarruf oranlarında yukarı yönlü bir hareket mevcut.
2015 haziran ayından ithalatta %21,6 bir düşüş meydana geldi. Tüketimdeki azalma ithalat oranlarımıza da direk yansımış . Tüketici güven endeksine paralel hareket eden ithalat tüketicilerin geleceği belirsiz gördüğünün bir kanıtı.
Buna karşılık en çok ihracat yaptığımız Avrupa'da ki ekonomik durgunluk bizim ihracatımıza yansımış durumda. Avrupa da yaşayan insanlarında Yunanistan meselesi ve Avrupa'nın içinde bulunduğu ekonomik durgunluk yüzünden tüketimde bir azalma mevcut. Buda bizim ihracat rakamlarımızı kötü etkiliyor.
Comments
Post a Comment