Dünya piyasalarının çoğu Ayı baskınına uğramış durumda. Avrupa piyasalarından Japon piyasasına , İsveç piyasasından Kanada piyasasına kadar bir çok ülke piyasası %20 ve üzeri düşüşle ayı piyasasına girdiler. Dünya ekonomilerinin ayı piyasasına girişi ve küresel ekonomideki bu durgunluk önümüzdeki günlerde her şeyin dahada zor olacağının bir göstergesi.
Ama dünya piyasalarının ayı piyasasına girmesi bir rastlantı değil. Durumun buraya geleceği açık bir şekilde ortada duruyordu. Sadece insanlar kafasını çevirip o yöne bakmak istemediler.
Bir ülkenin borsası , bir ülkenin gidişatına göre şekil alır. Çünkü borsa her ne kadar sanal gibi görünse de temelinde şirketler vardır. Şirketlerde bir ülke ekonomisinde bulunan , üretim yapan , istihdam sağlayan gerçek olgulardır. Yani borsa aslında gerçek olgulara dayalıdır. Ama günümüz dünyasında her şeyin bilgisayarlar ile yapılmasından dolayı insanların gerçek ile bağlantısı koptu. Durum böyle olunca da borsada işlem yaptıkları şirketlerin üretim yaptığını veya istihdam yarattığını , maaş ödediğini unuttu.
İşte bu sanallık bazı yanlış durumlara yol açmaya başladı. GSYH ile borsaların bağlantısı koptu. GSYH oranları küçülürken borsadaki şirketlerin değerinin artış göstermesi çok doğal bir olaya dönüştü. Bu yüzden balon oluşmaları da arttı.
Dünyadaki bir çok ülke yavaşlayan büyümeleri canladırmak için faiz indirimine gidiyor. ABD uzun süre faizleri 0,25 gibi bir seviyede tutarak parasal genişleme yaptı. ABD ekonomisini tekrar canladırmak için piyasaya yüklü miktarda likitide verdi. 10 yıl gibi uzun bir süre faizleri ellemedi. 2015 yılının Aralık ayında ekonomik göstergelerin iyiye gittiğini söyleyerek faizlerde artış yaptı. Ve uzun süre piyasaya verdiği likitideyi artık yavaş yavaş geri toplamaya başlayacağını duyurmuş oldu.
Ama Avrupa , Japonya Merkez Bankaları ise aynı dönemde Fed'in tam tersi bir politika izleyerek parasal genişleme programı başlattı. Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları uzun süredir durgun olan ekonomilerini canlandırmak ve çok düşük seviyede olan enflasyonlarını canladırmak için piyasaya likitide sağlıyor.
Ama merkez bankalarının çoğu aynı hataya düşüyor. İçinde yaşadıkları dünyanın artık küresel olduklarını unutuyorlar. Attıkları adımlar küresel değil yerel adımlar.Ama içinde bulundukları ekonomik düzen küresel ekonomi. Yani Japonya'da bulunan bir yatırımcı artık hiç çaba harcamadan Kanada'da bir şirkete yatırım yapabiliyor.
Durum böyle olunca da Japonya merkez bankasının faizleri indirmesi , parasal genişleme programı izlemesi Japonya ekonomisine değil başka ekonomilere kayabiliyor.
Parasal genişleme programları bu nedenle dünya borsalarında balon oluşmasını tetikleyebiliyor.
2008 küresel krizden sonra merkez bankaları faiz oranlarını azaltmaya başladı. Ekonomik durgunluğun önüne geçip , ekonomiyi tekrar canladırmak için bir çok ülkenin merkez bankası aynı adımı attı.
Düşük faiz oranları risk iştahının artmasına neden oldu. Faizler düşüktü , yatırımlarda bir artış meydana gelmesi bekleniyordu.
Bu durum borsalarda artışın başlamasına neden oldu.
2008 krizinde bir çok hisse senedi fiyatı aşırı ucuzlamıştı ve artık yükselmeye başlayacağı aşikardı. Durum böyle olunca da hisse senedi fiyatları artışa başladı.
ABD Borsası |
Almanya Borsası |
Aynı şekilde DAX hisse senedi endeksi de 2008 krizinden sonra hızla değer kazanmaya başladı.
Japonya Borsası |
Nikkei borsası da DAX ve S&P 500 gibi 2008 krizinden sonra boğa piyasasına girdi. Ve yükselme eğilimine girdi.
Türkiye Borsası |
Bist 100 endeksi de diğer borsalar ile aynı yolu izledi. Ama Bist 100 içerdeki siyasi durumlardan dolayı bazı dönemlerde hızlı bir düşüş yaşadı. Örneğin, 2013 haziran ayında Türkiye'de meydana gelen gezi olayları neticesinde hızla bir düşüş içine girdi. Bu sebeplerden dolayı Bist 100 bazı dönemlerde dünya piyasalarından daha farklı hareket etti.
Çin Borsası |
Shanghai hisse senedi piyasası dünyanın geri kalanından daha farklı hareket etti. 2008 krizinden sonra oda düştü ama o daha sonra diğer borsalar gibi yükselme trendi içine girmedi. Shanghai borsası 2014 Haziran ayından sonra hızlı bir şekilde yükselmeye başladı. Yükselmesini gerektirecek bir sebep yoktu.
Bu yükselmesi Çin içinden ve dışından bir çok kişinin Çin borsasına yönelmesine sebep oldu. Çin'de sıradan , borsadan hiç anlamayan kişiler bile bu kervana katıldı. Sonuçta Çin'de tasarruf oranları gayet yüksekti ve risk iştahından bir artış başlamıştı.
Grafiklere bakınca daha rahat anlaşılacaktır. Bir ülkenin borsanın yükselmesi demek ülke ekonomisininde büyüyor anlamını taşıması gerekir. Sonuçta o ülkede bulunan şirketlerin değerlerinde bir artış var. Şirketlerde artış olması demek şirketlerin üretimi artıyor , geleceğe yatırım yapması bekleniyor , karları artıyor anlamını taşır. Yoksa durumu kötüye giden bir şirkete , kar oranları düşen bir şirkete kim yatırım yapmak ister ki ?
Ama dünyada parasal genişleme döneminde olay böyle işlemiyordu. 2008 krizinden çıkmış ülke ekonomileri toparlanamıyor. Hızla kan kaybı yaşıyorlardı. Ülkeler bu kan kaybını durdurup , tekrar hızlı bir büyüme yakalamak için maliye politikasını ve para politikasını izliyorlardı. Parasal genişleme yaparken , vergilerde indirime gidiyorlar , kamu harcamalarını artırıyorlardı.
Piyasalarda para bollaşmıştı. Ama durum ekonomi yönetiminin başındakilerin tahmin ettiği gibi gerçekleşmedi. Piyasada bollaşan para ekonomiye değil , finansal piyasalara yaradı. Finansal piyasalarda hızlı bir yükseliş başlamıştı.
Bu yükselişler yeni bir balon oluşumunu tetikliyordu.
Ülkelerin GSYH düşüyordu ama finansal piyasalarında durum gayet iyiydi.
2015 Haziran ayından Çin balonu patladı. Aşırı değerlenen Çin piyasası bir kaç şirketin temerrüte düşmesi ile birlikte bir anda yükselmeyi durdurdu. Sonra bir anda panik başladı ve Shanghai endeksi hızla düşmeye başladı. Bu durum bütün dünya piyasalarını etkiledi.
O günden bu güne bir çok olay yaşandı. Bu olayları daha önceki yazılarımda detaylı anlatığım için tekrar etmeyeceğim.
Dünya ekonomilerinde teker teker yaprak dökümü başladı ve bir çok ülke ayı piyasasına girdi. Yani ulaştıkları en üst noktadan %20 aşağıya düştüler.
ABD piyasası daha ayı piyasasına düşmedi ama Fed'in faiz artırımına başlaması ve aşırı değerli dolar ABD şirketlerini zorluyor. Yani aslında ABD ekonomisi Fed'in zannettiği kadar iyi durumda olmayabilir.
(ABD ekonomisi ile ilgili diğer yazılarımı okuyabilirsiniz. Diğer yazılarımı görmek için linklere tıklayın : Link 1 , Link 2 , Link 3)
Dünya ekonomilerinde parasal genişlemenin ekonomi üzerinde çok büyük bir etkisinin olmadığını enflasyon oranlarına bakarak da anlayabiliriz. Türkiye enflasyonunu burada ayrı tutuyorum.
Türkiye hariç diğer ülkelerin enflasyon oranına bakacak olursak 2008 krizinden sonra azalma olduğu görülecektir. Çünkü talepte büyük bir azalma meydana gelmiş , ekonomiler yavaşlamıştır. İnsanlar ellerine geçen paraları mal , hizmet satın almak için kullanmamışlardır. Ya faiz oranları yüksek olan başka ülkelerde değerlendirmişlerdir yada finansal piyasalarda değerlendirmişlerdir. Bu yüzden enflasyon oranlarında azalma başlamıştır.
Türkiye'de maliyet enflasyonu vardır ve tüketim oranları çok yüksektir.
Türkiye enerjisini dışardan ithal eden bir ülke konumundadır. 2008 krizinden sonra petrol ve doğal gaz fiyatları hızla artmıştır. Durum böyle olunca Türkiye'de mal ve hizmet fiyatları da artmıştır. Tüketiminde yüksek olmasından dolayı Türkiye'de enflasyon oranları sürekli artmıştır. Sonuçta Türkiye bir çok mal ve hizmeti dışardan ithal eden bir ülkedir. Ve her türlü olgu Türkiye'yi direk olarak etkiliyor. Mesela son dönemde dolardaki artıştan dolayı yaşanan enflasyon gibi.
Dünya ekonomisinde yaşananlar , ülkelerin büyüme hızlarının düşmesi , deflasyonist baskıların artması , emtia fiyatlarının aşırı düşmesi , Çin ekonomisindeki yavaşlama ve bir çok durumdan dolayı artık ülke piyasaları da düşüş içine girdi. Volatilite başladı. En küçük olaylar piyasaların aşırı dalgalanmasına neden oluyor. Durum öyle gösteriyor ki bu düşüş daha sürecek. Ve daha çok piyasa ayı piyasasına girecek.
http://www.businessht.com.tr/ |
Comments
Post a Comment