İktisat ve Belirsizlik - Erdem Seçilmiş

Çok sevdiğim ve örnek aldığım saygı değer hocam Erdem Seçilmiş'in blog sayfam için kaleme aldığı çok güzel ve özel bir yazıyı yayınlamaktan gurur duyarım. 
İyi Okumalar ... 





İktisat biliminin amacı nedir? Bu sorunun cevabı; iktisatçıya yönelmesi gereken araştırma izleğini işaret etmektedir. Eğer bir iktisatçı uğraştığı bilim dalının hedefinin geleceği “bilmek” olduğunu kabul ediyorsa; genel geçer prensipler türetmek ile mükelleftir. Bu yaklaşım neoklasik iktisadın ana eğilimidir. -Geleceği bilmek- oldukça dikkat çeken bir iddiadır ama olanaksız değildir. Eğer günlük yaşamda süregiden belirsizliklerin ortadan kalktığı varsayılırsa kehanetlerin gerçeğe dönüşmesi mümkündür. Neoklasik paradigmanın enstrümanları; gerçeklerle öngörülerin uyuşmasını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. -Kesinlik- yerleşik iktisadi düşünce için bir nevi totemdir. 

Ancak kanımızca karar alma mekanizmasının özündeki belirsizliği ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bilgi eksikliği problemi yokken dahi değerlendirme kapasitesi yetkin bir karar alıcının neoklasik yaklaşımın öngörülerine aykırı tercihlerde bulunması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Verilen kararların genel geçer prensiplerle uyuşma olasılığı kültürel baskının yoğunluğuna bağlıdır. Kültürel baskı yani kurumsal ilişkiler ağı yetkinleştikçe belirsizlikler azalmakta; ancak hiçbir zaman ortadan kaldırılamamaktadır. Çünkü karar alma sürecinin temeli içgüdülere dayanmaktadır. “Bireysel özgürlük kültürün zenginliklerinden değildir... Kültür vazgeçirme üzerine inşa edilmiştir”. Ancak daha önce vurgulandığı üzere tercihlerin tek tipleştirmesi üzerine kurgulanan kültürel yargıların önleyici gücü son tahlilde  sınırlıdır. Çünkü “dürtü kaynaklı heyecan ve tutkular akla yatkın, mantıklı çıkarlardan çok daha güçlüdür”.

İçgüdülerin varlığı; kesinliğe varma yolundaki önemli bir engel olarak neoklasik yaklaşımın belirsizliği ortadan kaldırma hedefine ket vurmaktadır. Her ne kadar kültürün önkoşulu “güçlü dürtülerin tatmin edilmemesi” ise de en baskın egemenlikler de dahi aykırılıkların gözlemlenmesi kaçınılmazdır. Kimi bilim insanları tarafından yukarıda aktarılan analizlerin iktisattan ziyade toplum bilim alanına girdiği ve bu nedenle sosyologlarca incelenmesi gerektiği öne sürülebilir. Ancak kanımızca “Bütün insanlar birer sosyologdur. Sosyolojik problemlerle uğraştıklarının farkına varmasalar da, hepsinin en azından sosyolojik ön yargıları vardır*”.
Erdem Seçilmiş

Mayıs 2016

Not: İtalik kısımlar Sigmund Freud’dan aktarılmaktadır.
*Cümlenin orijinali Popper’e aittir: “Bütün insanlar birer filozoftur. Felsefi problemlerle uğraştıklarının farkına varmasalar da, hepsinin en azından felsefi ön yargıları vardır.

Comments