Bugün yazacağım yazıyı kısa tutacağım. Çünkü bu sefer rakamlar size olayı özetleyecek.
Bugün yazacağım yazıda acımasız olacağım. Çünkü ekonominin çökertildiği ve herkesin kendi çıkarları uğruna ses çıkarmaması benim sabır taşımı çatlatmış durumda.
Evet başlayalım.
Teknosa Dış ve İç Tic. Mali Tablosu |
2016 yılının net zararı 170.774.000 TL. Teknosa uzun zamandır zarar eden bir şirket konumunda. Her dönem zararı kaynaklarını eritiyor. 1 sene gibi kısa bir süre içinde ( 2015-Aralık/ 2016-Eylül) 400 milyon TL kaynakları erimiş durumda.
Eylül ayından sonra Döviz kurlarında özellikle de Dolar, Euro'nun çok hızlı şekilde değer kazanması, Türk Lira'sının dünya genelinde aşırı değer kaybeden para birimi olması şirketlerin üzerindeki baskıyı da aşırı derecede artırmış durumda.
Özellikle de Teknosa gibi ithal malların yoğun olarak satıldığı şirketler bu durumdan daha çok etkileniyor.
Teknosa'nın kendi sitesinden aldığım bilgilere göre Teknosa İç ve Dış Tic. A.Ş 2016 başı itibariyle 3.619 kişi çalışıyormuş. Teknosa'nın iflas etmesi durumunda(umarım böyle bir olay gerçekleşmez) bu insanların işsiz kalması anlamına geliyor. Bu insanların işsiz kalması demek yaklaşık 10.000 ile 12.000 kişinin geçim sıkıntısına düşeceği anlamına gelir (Aileleri hesaba katılınca).
Şimdi başka bir tabloyu sizlere sunacağım. Türkiye'de iş yapan büyük ve farklı sektörlerdeki şirketlerin son durumlarını gösteren bir tablo.
Kaynak: Global Menkul Değerler |
Farklı sektörlerden birçok şirketin mali tabloları var. Tabloda birçok şirketin zarar tarafında olduğu görülüyor. Sektörlerinde öncü olan bu şirketlerin durumunun zorlaştığı bir ekonominin sağlıklı işlemesi olanaklı mı ?
Dolar 1 sene gibi kısa bir sürede TL karşısında %16 değer kazandı.
28-12.2015 & USD/TL - 2.91 TL
18-11-2016 & USD/TL - 3.37 TL
Önceki yazılarımda da yazmıştım bir kere daha açıklayacağım.
Türkiye birçok ürünü dışarıdan ithalat yoluyla temin etmektedir. Araba, petrol, makine parçaları, inşaat makineleri parçaları, akıllı telefon, tarım ürünleri, hizmet ürünleri, kırtasiye ürünleri vb. birçok ürünü dışarıdan ithal etmekteyiz.
Hatta ihracat yapmak için bile ithalata ihtiyacımız var. Örneğin, Türkiye'de bir makine üretileceği düşünün. Bu makinenin ne yazık ki önemli bir kaç parçasının yurt dışından ithal edilmesi gerekli ki makine tamamlanıp, satışa sunulsun.
''Neden o parçalar Türkiye'de üretilmiyor ? '' diye soracaksınız. Zamanında maliyetler yüksek olur. Yurt dışından daha ucuza alırız mantığıyla yola çıkarak bunun alt yapısının kurulmaması nedeniyle üretilmiyor. Üretilmesi için hala bir alt yapı çalışması yapılmıyor.
Konuya geri dönecek olursak Türkiye her yönüyle ithalata bağımlı bir ülkedir ve döviz kurundaki her yükseliş Türkiye'de enflasyon olarak yansımaktadır.
Türkiye'de tasarruf oranları çok düşük düzeydedir. Tasarrufların düşük olması, yatırım yapılmasını desteklemekte yetersiz kalacaktır. Durum böyle olunca Türkiye yatırım yapmak için yurt dışı tasarruflarına ihtiyaç duyuyor. Bankalarımız, şirketlerimiz yurt dışı kaynaklardan döviz borçlanması yapıyor.
Şirketler bu borçlanmaları Türkiye'ye getirip TL şeklinde yatırım yapılması için sunuyor. Doğal olarak geri ödemelerde TL olarak yapılıyor. Bu dönemde döviz kurunda meydana gelen değer artışları şirketleri zor duruma sokuyor. Çünkü şirketler geriye TL toplarken, yurt dışına borçlandıkları döviz kuru ile ödeme yapacaklar. Hal böyle olunca şirketler zor durumda kalıyor ve yerel ekonomi sıkışmaya başlıyor.
Şimdi Türkiye'de çok garip bir durum mevcut. Devlet hem ekonomi canlansın diye tüketimi artırmak için adımlar atıyor, hemde tasarruf oranlarını artırmaya çalışıyor. Bu ikisinin bir anda yapılması bizim gibi düşük gelirli ülkelerde imkansıza yakın bir durum. İnsanların maaşlarından zorla BES için para kesilerek harcanabilir gelir azaltılıyor, hemde tüketimi artırsınlar diye faizler düşürülüyor, taksitler artırılıyor.
Bunun yanında devlet kendine kaynak yaratmak için bir çok ürünün vergisini artıyor. Yani aslında izlenen politikaların birbirleri ile tamamen zıt olduğunu herkes biliyor ama nedense uygulanmaya çalışılıyor.
Kaynak: World Bank |
Cari açığın milli gelire oranı %4. Bu oran çok yüksek bir oran. Ve tehlike çanlarının çaldığının bir göstergesi.
Dolar'daki yükseliş neticesinde 2016 Kişi Başı GSYH'nın yine 10.000$ altında geleceği kesinleştiği, refahın azaldığı bu günlerde algının başka yönlere çekilmesi normal.
İran devleti Türkiye'nin borcundan dolayı elektrik akımını durdurduğunu açıkladı. Bu çok büyük bir olaydı ama arka plana itelendi ve halkın görmesi engelledi. Çünkü Türkiye İran'a borcunu ödeyemez bir hale gelmiş.
Kısacası Türkiye çok büyük bir felaket ile burun buruna. Ekonomi artık son noktada. Reform falan yapılsa da kurtarılması çok zor görünüyor. Bundan sonra neler olacak hep beraber yaşayıp göreceğiz.
İnsanlara ellerinde bulunan doları piyasaya sürmeleri yönünde telkinde bulunan hükümet yetkilileri sizce başarılı olabilir mi? Ve ya bunun türkiye tarihinde yada dünya tarihinde örneği varmıdır bilmiyorum. Eğer herkes dolar almaya devam ederse (şuanda olduğu gibi) doların yükselişi önlenemeyecek aksine tl değer kaybetmeye devam edecektir.dolayısıyla finansal yatırmın karlılık oranı fiziki yatırımın karlılık oranını geçecek ve sonuö olarak bir yerden sonra sizinde anlatmaya çalıştığınız gibi üretim azalacak ve ekonomi daralmaya ve hatta bir krize girmeye başlayacaktır. Çok haklısınız ancak sizce Türkiye bu kısır döngüden nasıl kurtula bilir.
ReplyDeleteGüzel soru için çok teşekkür ederim. Turkiye'nin bu kısır döngüden kurtulması için yüksek teknoloji üretimini desteklemesi ve özendirmesi gereklidir. Çünkü üretim olmadan ekonomik ilerleme kaydetmek imkansızdır. Yüksek teknoliji üretip bunu ihracat yapmamız ve ülkemize döviz girişi sağlamamız gerekli. Insaat yaparak zenginlesemeyiz. Çünkü inşaat sektöründe yabacılara ev veya iş yeri satışı çok sınırlı kalır ve bu ülkemize bir kaynak sağlamaz. İnşaat sektöründe oluşan sudur; ortada bir 10 lira vardır. Ve bu 10 liranin artması için ihracat gerekir. Ama siz insaat ile büyümeye çalışırsanız sadece o 10 lirayi yurt icinde dağılımını degistirirsiniz. Yani kisaca alt gelirliden alır yüksek gelirliye verirsiniz. Insaat şirketlerimizi en kisa zamanda yurt dışına yönlendirmeli ve bu bilgi birikimi ile yurt dışında Insaat yapıp ülkeye döviz girdisi sağlamalılar. Bunun dışında topraklarımız verimli. Biz bunu yanlış kullanıyoruz. Ve geldiğimiz noktada nohutu bile Meksikadan ithal ediyoruz.
ReplyDeleteYani uzun lafin kısası üretimi desteklersek bu kısır döngüden cikariz.
Gerçekten ilginç bir o kadar da (bence) derslik değişimler yaşanıyor dolarda. Yaklaşık iki gündür (06.12.2016 itibari ile) geri çekilme yaşandı dolarda ve hemen bu çekilmenin hükumet telkinleri ve vatandaşın, ayrıca kamu kuruluşlarının TL ye geçişleri ile olduğu söylendi. Şu anda ise iki günlük geri çekilmeyi yaklaşık yarım saat içerisinde neredeyse geri kazandı dolar. Size sorum şu olacaktır; sizce gerçekleşen bu dalgalanmaların kaynağı ne olabilir. Gerçekten de vatandaşımızın yoğun çabası bu şekilde bir sonuç vermiş olabilir mi? Eğer vatandaşımız Türk Lirası karşısında değer kaybını tetiklemiş ise bu ani artışın mimarı kimdir peki?
ReplyDeleteBeklentiler her zaman ağır basabilir. Yani 300, 500 Doları küçümsememek gerek. Beklentileri düşme olacağına inandırırsanız düşme olur ama önemli olan suni düşüşleri desteklemek değildir önemli olan kalıcı şeyler yapmaktır. Çünkü halkın bir kısmını dolar satmaya ikna ederek doların türk parası karşısında düşüşünü sağlarsınız ama düştüğü zaman alacak bir kitlede vardır. Sonuçta serbest piyasada işleyen bir ekonomide yaşıyoruz. Doların düşüşünü kısa süreli değil uzun süreli olarak nasıl aşağı çekeriz. Bizim tartışmamız gereken konu bu. Yani üretim, üretim, üretim. Ne üretmeliyiz ve nasıl üretmeliyiz ? Bunu konuşmamız gerek. Çünkü Türk Lirasını uzun vadede güçlendirecek şey üretimdir. Üretimden kastım yüksek teknoloji üretimi. Eğer bunu yapmaz isek dolar 5 TL olması içten bile değil
Delete