Uzun zamandır yazı yazamıyordum. Çünkü ülke ekonomimiz bunu yazmama izin vermedi. Ekonomik durum berbat bir hal aldı ve ben artık bunları yazacak gücü bulamıyorum. Düzeltilmesi gereken şeyleri yazdım, yazdım, yazdım ama hep daha kötüsü oldu.
Neyse bugün ki yazımda size Ulusların Düşüşü kitabından örnekler vereceğim ve gittiğimiz noktayı daha güzel görebileceksiniz.
Bu yazıyı iki bölüm halinde yayınlayacağım. İlk bölümünü aşağıda okuyabilirsiniz. İkinci bölümü ise yarın yayınlayacağım.
→24 şubat 1821'de, bağımsız bir Meksika için kendi görüşünü ortaya koyan ugustin de Iturbide ''plan de Iguala''yı yayımladı. Plan, başında Meksikalı bir imparatorun olduğu bir anayasal monarşiye dayanıyor ve Meksikalı elitlerin konumları ve ayrıcalıkları için büyük bir tehdit olarak gördükleri Cadiz Anayasası'nın hükümlerini ortadan kaldırılmasını içeriyordu.
Fakat Iturbide yalnızca Meksika'daki süreci düzenlemekle kalmadı. Otorite boşluğunu fark ederek kendisini -Simon Bolivar'ın tanımıyla '' Tanrının ve süngülerin yardımıyla''- imparator ilan ettirmek için vakit kaybetmeden arkasındaki askeri destekten yararlandı. Birleşik Devletler başkanlarının güçlerini kısıtlayan siyasal kurumlar Iturbide için söz konusu değildi. Çabucak kendisini bir diktatöre dönüştürdü ve 1822'de yasal meclisi azledip yerine kendi seçtiği bir cuntayı atadı. Iturbide çok uzun yaşamadı ama bu olaylar Meksika'da defalarca yaşandı. Bunun sebebi de kurumsal yapının ve anayasanın çok zayıf olmasıydı.
→Patentlerin kimlere verildiğine bakarak ülkenin durumu hakkından yorum yapabiliriz. Çünkü icatların kimler tarafından yapıldığı ülkenin siyasal ve ekonomik yapısı hakkında fikir verir. Birleşik devletlerde patent verilen kişiler yalnızca zengin ve elit kesimlerde değil, toplumun her alanından ve her türlü sosyal çevreden gelmesidir. Fonogramın ve ampulün mucidi ve hala dünyanın en büyük şirketlerinden biri olan General Motors'un kurucusu Thomas Edison bunun en iyi örneğidir. Edison durumu çok iyi olamayan bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Çok az örgün eğitim görmüştü ve şirket kuracak paraya sahip değildi. Bazı fikirleri vardı ve ABD'nin kurumsal yapısı ona yardım etti. Bir çok patent başvurusu yaptı ve bunlar sayesinde para kazandı. Yaptığı icatlar hem Edison'un ilerlemesini sağladı hemde ABD ekonomisine büyük katkılar sağladı. Bu durum ABD'nin en yenilikçi ve teknolojik ülkesi olmasını sağladı.
Kurumsal yapının bu kadar sağlam olması, siyasal yapının yasalar ile kısıtlanmış olması ve mülkiyet haklarının güvence altında olması finansal kurumların korkmadan ABD'ye gelmesini sağladı.
Aynı dönemde Meksika'da diktatörün istediğini yapması ve siyasal kurumların hepsinin diktatöre bağlı olmasından dolayı Meksika'da gelişme çok sınırlı kalmıştır.
1914 yılından ABD'de 27.864 banka vardı ve bu bankalar kendi arasında rekabet içindeydi. Rekabet etmelerinden dolayı faizler çok düşüktü. Bu durumda ekonomik yaşama çok fazla oranda katkı sağlıyordu. Ama aynı yıl Meksika'da 42 banka vardı ve bunların sadece 2 tanesi büyüktü. Bu iki büyük bankada diktatöre yakın oldukları için rekabet etme güdüsünden yoksundu. Meksika'da faizler çok yüksekti ve kimse bankalardan kredi alıp yatırım yapacak motivasyona sahip değildi.
→Diaz ( Meksika'daki diktatör) insanların mülkiyet haklarına tecavüz etti. Muazzam miktarda araziye el koydu, destekçilerine tekeller kurdurdu ve bankacılık da dahil tüm alanlarda onları kayırdı.
Birleşik devletler'in ülkenin ekonomik refahı bakımından kıyaslanamayacak ölçüde daha iyi bir bankacılık sektörüne sahip olmasının banka sahiplerinin kurumlar tarafından yönlendirilmesi ile alakalıdır. Birleşik Devletlerde kurumlar rekabeti artırıcı uygulamalarda bulunuyor, yasalarla tekelleşmeyi önlüyordu. Bu duruma siyasal iktidar müdahale edemiyordu. Çünkü siyasal iktidarı da düzenleyen siyasal kurumlar mevcuttu.
Ama Meksika'da durum tam tersi şekilde ilerliyordu. Diaz, kendisini ve çevresindeki destekçilerini büyük ölçüde zenginliğe kavuşturmak için hareket ediyordu. Elit tabakası büyük ölçüde zenginliğe kavuştu, geri kalanları ise dışlandı. Elitler yatırım yaptığında ekonomi bir parça büyürdü ama bu tür ekonomik büyüme daima hayal kırıklığı ile sonuçlanırdı.
→Meksika'da ve Güney Amerika'da büyümeye ters düşen kurumsal yapıların 19. yüzyılda olduğu gibi 20. yüzyılda da devam etmesi -iktidar mücadelesi- ekonomik durgunluğa, siyasal istikrarsızlığa, iç savaşlara ve darbelere yol açmasıyla kendini gösterir.
ABD ile Meksika arasındaki GSYH büyümesi grafikte görülmektedir. 1800 ile 1900 yılı arasında ABD çok hızlı bir şekilde büyümüştür ve Meksika ile arasındaki fark açılmıştır. Bunun sebeplerinin yukarıdaki yazıda açıkladım.
İkinci bölümde ise Güney Kore ile Kuzey Kore arasındaki durumu açıklayacağım.
Türkiye'de son dönemlerde yabancı şirketlerin neden çekildiğini ve döviz piyasalarındaki bu yükselişin temelini aslında çok net ortadadır.
Türkiye'de kurumsal işleyiş bozulmuştur ve mülkiyet haklarının güvencisi azalmıştır. Devlet istediği şirkete el koyabilmektedir ve adalet yapısı tek elde toplanmıştır.
Bu durum tekelleşmenin artmasına, iktidara yakın kişilerin kayrılmasına, baskının artmasına ve mülkiyet güvencesinin yok olmasına sebep olmuştur.
Tüketime alıştırılmış toplumun tasarruf etmemesi nedeniyle bugün yatırım kaynağı bulunamamaktadır.
Comments
Post a Comment