Neden Gelişemiyoruz


Ülke ekonomilerinin temel amacı ülke refahını geliştirmek, yaşam kalitesini artırmaktır. Geçmişten beri bütün ekonomistler bunu amaçlamış ve bunun için çalışmalar yapmıştır. Ama son dönemde ekonomiye yön veren kişilere bakarsak bunu görmekte zorlanırız. Çünkü son dönemde ekonomi yönetiminde rol alan kişiler killerin refah artışına değil, şirket refahına katkı sağlamakla meşguller.
Diğer yandan sosyalist ekonomilere bakacak olursak durumun daha garip olduğunu görürüz. Sosyalist ekonomilerde olay daha farklı işlemektedir. Kapitalizme açtıkları savaş yüzünden olaydan sapma eğilimi çok görülmektedir. Gelişmek için yapmaları gereken şeyler dışında şeyler yapmaktadırlar. Bunlara en iyi örnek Venezüella’dır. Venezüella kedi olmadan fareyi yakalamaya çalışmıştır ve bunun sonucunda ön göremediği başka sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalmıştır.
Ekonomi tarihine okumadan ekonomi için hareket etmek yanlış bir yola gidilmesine neden oluyor. Bu nedenle ekonomi yönetiminin başına geçecek kişilerin hangi okullarda eğitim almış olduğundan daha çok hangi tür konularda kitap okumuş, araştırma yapmış olduğu daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomi eğitimlerine bakacak olursak standart bir eğitim kalıbı içinde ilerlediğini görürüz. Önemli olan burada okuyan kişilerin ders dışından neler okuduğu ve araştırdığıdır.
Dünyanın her yerinde işe girmek için sınava girme zorunluluğu olduğu bir dönemde ülke yönetiminde her şeyin rastgele olmasının ve seçilmenin tek şartının iyi yalan söylemek olduğunu bir dönemde ekonomilerinin bu kadar kötüye gitmesine şaşırmamak gerek.

Öncelikle Türkiye ile başlayalım. Türkiye neden gelişemiyor? Türkiye’nin kronik iki sorunu mevcut; işsizlik ve enflasyon. Bu iki sorun birbirine bağlıdır. Türkiye’nin üretimde zayıf olması ve ara malında dışa bağımlı olması sorunun bel kemiğidir.  Ara malını ülke içinde üretemeyip dışarıdan ithal etmesi, üretim yapma konusunda zayıf kalması, ulusal paranın aşırı değersiz hale gelmesi, odak noktasının ekonomi dışında olması, politik kavgaların artması, en önemli ihracat ortaklarıyla sorunlar yaşaması vb. birçok sebepten ötürü ülke ekonomisi ilerlemekte sıkıntı çekiyor.

İktisat tarihine dönüp bakmak bizim açımızdan gayet yararlı olacaktır.
Kapitalizm, İngiltere ve Amerika’da ilerlemiş ve İngiltere ve Amerika sayesinde dünyada güçlü bir konuma gelmiştir. Ama dönüp biraz geriye bakacak olursak İngiltere ve Amerika bugün ki zenginliklerini kapitalizme mi borçlular?
Cevap, hayır.

İngiltere ve Amerika gelişmekte olan ülke statüsündeyken daha farklı ekonomik yol izlemiştir. Kendi sanayilerini destekleyecek adımlar atmış, ithal ikameci politikalar izlemiş, ithalat ürünlerine vergiler koymuşlardır. Ama şu anda Amerika ve İngiltere gelişmekte olan ülkelere tamamen liberal politikalar uygulatmak istiyor ve bunun için baskı yapıyor. Bunun sebebi, gelişmekte olan ülkelerin hep gelişmekte olan ülke olarak kalmalarını istemesidir. İMF ve Dünya Bankası politikalarına bakacak olursak bunu net bir şekilde görebiliriz. Ben buna iki yüzlü ekonomi ismini verdim. Çünkü şu anda zengin olan ülkelerin buna nasıl ulaştığı ortadayken bunları uygulatmayıp liberal politikaları dayatmalarının başka açıklaması yok. 


Ülke içersindeki üretimin güçlenmesini beklemeden dış yatırımcının ülkeye girmesine izin verildiği takdirde neler olduğunu en iyi bilen ülkelerden biri Türkiye’dir. 2001 krizinden sonra uygulanmaya başlanılan liberal politikalar sonucu daha gelişmekte olan üretim tesislerini rekabet edemeyecek duruma getirmiş olduk. Günümüzde de desteklenmeye çalışılan sektörlerin yanlış desteklenmesi sonucu halkın durumunu kötüye sokuyoruz. Örneğin; akıllı telefon pazarı gelişmekte olan ve ilerleyen bir pazar. Türkiye’de bunun temsilcisi de bilinmektedir. Sırf Türkiye’de akıllı telefon üreticisini desteklenmek için koyulan aşırı vergiler sonucunda akıllı telefon pazarı gelişmiyor. Çünkü Türkiye’de akıllı telefon üreticisi bir tane firma bulunmaktadır. Bu telefon üreticisi firma vergiler sayesinde para kazanmakta ve kalitesiz telefonlar üretmektedir. Devlettin akıllı telefon pazarını geliştirmesi için yurt içinde akıllı telefon üretilmesi için teşvik vererek birçok şirketin ortaya çıkmasına yardımcı olması gerekmektedir. Birden fazla şirket akıllı telefon üretmeye başladıktan sonra rekabeti içi pazarda tutup vergiler koyması daha mantıklı bir yol olacaktır. Sadece bir şirketin bulunduğu bir pazarda vergi koymak halkın durumunun kötüleşmesinden başka hiçbir şeye yaramaz.

Türkiye üretim bazında oldukça kötü bir durumda. Hiçbir iş kolunda üretimi tamamen yapamamaktır. Ara malı ithal etmekte ve bununla üretim yapmaktadır. Ara malını yurt dışından ithal ettiği için döviz kurundaki yukarı doğru bir hareket iç ekonomiye enflasyon olarak yansımaktadır. Son dönemde enflasyon oranlarının çift haneli rakamlara tekrar yükselmesinin temel sebebi bu olaylar zinciridir, ikincisi ise gıda üretiminin bitmesi ve gıda ürünlerini ithalat etmeye başlamamızdır. 


Verimli topraklara sahip olduğu halde gıda ürünü ithal eden sayılı ülkelerden içinde bulunmaktayız. Gıda üreteceğimiz alanlara konut yapmaktayız ve tarım alanlarını yok etmekteyiz. Bunun sonucunda gıda enflasyonu yaratmaktayız. Çünkü gıda ürünlerini ithal etmek için dövize ihtiyacımız var ve Türk Lirası yabancı paralar karşısında aşırı değersiz bir halde bulunmaktadır.


Türkiye ekonomisi için acil olarak yeni bir gelecek planı hazırlanmalıdır. Bu plan içinde üretime, tarıma, inşaata aynı ölçüde önem verilmelidir.

Dünyada teknoloji hızla gelişmektedir ve Türkiye bu gelişime bir türlü adaptasyon sağlayamamaktadır. Üretim ve tarım üretimine teşvikler verilmeli, gerektiği taktirde devlet bunun için kendini ön plana atmalıdır. Bu süreçten sonra üretimin desteklenmesi için gerekirse yurt dışı ürünlerine vergi koymalıdır. Enflasyonu tetikleyen unsurları saptamalı ve o alanlara hızlı bir şekilde müdahale etmelidir. Bundan sonraki süreçte üretim yapılan alanlarda çağa uygun hale getirilmeli ve ihracat yapılmalıdır. Bu sayede enflasyon oranları aşağı çekilecek, işsizlik azaltılacak, Türk Lirası değer kazandırılacak. Türk Lira’sının değer kazanması sonucu ülke içindeki refah seviyesi artış yaşacaktır. Üretimin yerli olması bir şirket ile sınırlı kalmamalıdır. Bir sektörde bir şirketin olması ve bunun desteklenmesi tekel oluşmasına ve bu şirketin rekabet etmemesinden ötürü gelişmemesine sebep olur. Bir sektörde birçok şirket olması için çalışmalar yapılacak ve bu şirketler yurt içinde rekabet edecek konuma gelecek. Bu sayede gelişim hızlı bir şekilde ilerleyecektir. Tarımda aynı şekilde desteklenmesi önemli bir konudur. Venezüella devrim yaparken petrol gelirlerini halka dağıttı ama önemli bir konuyu unuttu. Petrol fiyatlarlı Venezüella hükümetinin elinde olan bir durum değildi ve petrol fiyatları düştüğü zaman ülke gelirlerinde büyük bit düşüş yaşanıyordu. Neticede böyle oldu ve petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte devlet halka yardım yapmakta sıkıntılar çekmeye başladı.
Petrol fiyatları yüksek olduğu dönemde Venezüella hükümeti tarımsal alanda reform yapsa ve tarım üretime önem verseydi eğer bugün ki gibi enflasyon %600 çıkmayacaktı.  
Dünya ekonomisinde önemli bir oyuncu olmak için tarım, üretim, teknoloji ve inşaat alanında kendine yeten bir ekonomiye dönüşmek şarttır. Bu şartların sağlanması için önemli konulardan biri özgürlüktür. Özgürlüğün tam sağlandığı bir ülkede bireyler patentler için başvuru yapar ve üretime katkı sağlar. Özgür olmayan ülkelerde taklit ekonomisi doğar ve yurt dışında satılan ürünlerin kopyalarının yapılmasından ileri gidilemez.

Amerika’nın yükseliş hikâyelerinden biride bu özgürlük sayesinde oluşmuştur. Bununla ilgili detaylı bir şekilde yazdığım yazılara bu linklerden ulaşabilirsiniz.

Comments